KONYA KITLIKLARI VE ONLARA YAKILAN
DESTANLAR
Ali IŞIK
Başlığımızdaki
bağlamı itibariyle kıtlık; kuraklık ve diğer bazı tabii afetler ve savaş
neticesi yeterli ürün yetişmemesi yüzünden doğan açlık hâlidir (Doğan 1996:
651). Bu tariften de anlaşılacağı üzere kıtlığın türlü sebepleri olmasına
rağmen, ilimizdeki kıtlıklar söz konusu edildiğinde, belgelenebilmiş Konya
kıtlıklarının biricik sebebi kuraklıktır. Kuraklık da genel olarak suya ihtiyaç
duyulan zamanlarda su eksikliğine sebep olacak şekilde yağıştaki azalmalar veya
yağışın normalin altına düşmesi olarak tanımlanır (Kokkokoğlu 2006: 15). Tabiatın
gizli bir tehlikesi olan kuraklık, yalnızca fiziki bir olay veya bir tabiat
olayı olarak görülmemelidir. Zira kuraklığın, insan ve faaliyetlerinin su
kaynaklarına olan bağımlılığı sebebiyle toplum üzerinde çeşitli etkileri
vardır. Uzun süreli kuru hava nem azlığı oluşturur; bu da bitki, orman ve su kaynaklarında
azalmaya sebep olur ve neticede, ciddi çevresel, ekonomik ve sosyal problemler
ortaya çıkarır (Kokkokoğlu 2006: 16).
Tarih
boyunca Konya’yı derinden etkileyen kıtlıklardan tespit edilebilenleri Osmanlı
Dönemi resmî kayıtları (Başbakanlık Osmanlı Arşivi=BOA) yanında –özellikle-
halk şairlerinin yaktıkları kıtlık destanları sayesindedir. Osmanlı Döneminden
Cumhuriyete Konya’yı derinden etkileyen kıtlıklardan tespit edilebilenler şöyle
sıralanabilir:
1165/1751-52, (Uz 2011)
1240/1824 (Uz 2011)
1261/1845 ([Ergun-Uğur], 2002: 203-205)
1267 (BOA A.}MKT.MVL.,
Tarih: 23/L/1267, Dosya Nu. 44, Gömlek Nu:57)
1270/1853-54 (Uz 2011)
1290/1873-74 ([Ergun-Uğur] 2002:
103-107, 200-202; Uz 2007; Erler 2007: 106)
1303/1885-86 (Baştak 1938: 3; Güngör
1938: 3)
1305/1887-88 (BOA Y..PRK.KOM., Tarih:
27/M/1305, Dosya Nu:5 Gömlek Nu:91; BOA Y..PRK.KOM., Tarih: 29/S/1305, Dosya Nu:5,
Gömlek Nu:123; BOA A.}MKT.MHM., Tarih: 18/C/1305, Dosya Nu:496, Gömlek Nu:24;
BOA Y..PRK.KOM., Tarih: 13/Ş/1305, Dosya Nu:6, Gömlek Nu:95)
1306/1889 (BOA DH.MKT.,
Tarih: 21/Ra/1306, Dosya Nu:1568, Gömlek Nu:35)
1308/1891 (BOA Y..PRK.ZB.., Tarih: 04/Ş/1308, Dosya Nu:7,
Gömlek Nu:81)
1309/1891-92 (BOA DH.MKT.,
Tarih: 08/M/1309, Dosya Nu:1859, Gömlek Nu:2; Y..PRK.KOM., Tarih: 05/Ra/1309, Dosya
Nu:8, Gömlek Nu:9; Y..MTV., Tarih: 09/Ra/1309, Dosya Nu:55, Gömlek Nu:24; A.}MKT.MHM.,
Tarih: 28/Ra/1309, Dosya Nu:502, Gömlek Nu:48; Y..MTV., Tarih: 19/Za/1309, Dosya
Nu:63, Gömlek Nu:95)
1310/1892-93 (BOA Y..MTV., Tarih:
29/S/1310, Dosya Nu:67, Gömlek Nu:121; DH.MKT., Tarih: 04/C/1310; Dosya Nu:2034,
Gömlek Nu:26)
1311/1893 (BOA Y..PRK.MYD., Tarih:
03/S/1311, Dosya Nu:13, Gömlek Nu:47; DH.MKT., Tarih: 07/R/1311, Dosya Nu:72,
Gömlek Nu:13)
1928 (Yakıcı 2001: 96; Uz 2011)
1929 (Yakıcı 2001: 98)
1933 (Babalık, 3 Eylül 1933: 3)
1949 (Yakıcı 2001: 98-99) kıtlıklarıdır.
Konyalı
halk şairleri şahidi oldukları kıtlıkları ve bunların toplum üzerindeki
tesirlerini mısralarında capcanlı tasvir etmişlerdir.
Mesela
1261/1845 kıtlığı, Silleli Âşık Zehrî’ye (ö. 1300/1884):
Bin iki
yüz altmış birde kıtlık
Kadem
bastı zârı kıldı fukarâ
Nice
cân evlâdın kıldı satılık
Başladı
etmeye âh ile zâra
([Ergun-Uğur], 2002: 203-205)
dörtlüğüyle
başlayan ve otuz bir dörtlükten oluşan bir destan yaktırmıştır.
1290/1873-74
kıtlığı çok yaman olmalı ki; (Ömer) Matlûbî’ye (ö. 1304/1886-87):
Bin iki
yüz doksan gelmedi bahar
Kullar
kusurunu çekecek zahar
Niyazım
Hakk’adır hem leyl ü Nehar
Sair
yıla nişan oldu bu sene
([Ergun-Uğur] 2002: 103-107)
dörtlüğüyle
başlayan otuz iki dörtlüklük; (Mehmet) Zârî’ye (ö. 1320/1902):
Derunumda
nice türlü derdim var
Dinleyin
söyleyim size destanım
Bilmeyenler
bilsin duymayan duysun
İşbu
bin iki yüz sene doksanı
([Ergun-Uğur] 2002: 200-202; Uz 2007; Erler 2007: 106)
dörtlüğüyle
başlayan on altı dörtlüklük; Silleli Merdânî (ö. 1296/1878)’ye:
Habibin
aşkına yâ Rabbi senden
Rahmet
taleb eyler filcümle canı
Çoğunun
canını ayırdı tenden
Bin iki
yüz yazdım sene doksanı
([Ergun-Uğur] 2002: 111-112)
dörtlüğüyle
başlayan on iki dörtlüklük destanı yaktırmıştır.
Cumhuriyet
Dönemine gelindiğinde 1928 yılında meydana gelen kıtlık üzerine Âşık Mehmet
Yakıcı (1879-1950):
Dokuz
yüz yirmi sekizin kurağı
Bu
açlık sineme öğdü be yahu
Sattım
hayvanatı ettik merağı
Şimdi
elimiz boş koydu be yahu
(Yakıcı 2001: 96; Uz 2011)
dörtlüğüyle
başlayan on sekiz dörtlüklük bir destan yaktırmıştır. Âşık Mehmet, bu dönemin
diğer bilinen kıtlıkları için de tarihe kayıt düşmüştür. Mesela 1929 kıtlığı
için:
Dokuz
yüz yirmi dokuzdur (bu) sene
Acep
ekinimiz bitmez mi gene
Elimizde
mal kalmıyor bir dene
Halimiz(i)
eyledin perişan felek
(Yakıcı 2001: 98)
dörtlüğüyle
başlayan on dörtlüklük; 1949 kıtlığı için de:
Dokuz
yüz kırk dokuz geldi bir kurak
Bitmedi
ekinler aldı bir merak
Yeni
sene harman ıraktır ırak
Bulursun
harmanı dur yavaş yavaş
(Yakıcı 2001: 98-99)
dörtlüğüyle
başlayan yine on dörtlüklük destan yakmıştır.
1933
yılındaki kıtlığa da bir destan yakan Âşık Mehmet’in bu destanı Babalık
gazetesinde yayımlanmıştır. Âşık Mehmet üzerine en kapsamlı çalışmayı yapan
torunu Doç. Dr. Ali Yakıcı, âşığın kıtlık üzerine yaktığı destanları konu
edinen bir de makale yazmıştır (Yakıcı 2001). Ancak bu makalede âşığın, 1933
yılı kıtlığına yaktığı destan yer almamıştır. Bu sebeple mezkûr destanın
tamamına burada yer veriyoruz.
Dokuz
yüz otuz üç dumanı
Bu
açlık belimi büktü be yahu
Bitmedi
ekinler geçti zamanı
Millet
de usanıp bıktı be yahu
Yedi
senede bir ekinim bitti
Kapıştı
borçlular elimden gitti
Ziraat
Bankası çok yardım etti
Reçber
de boynunu yıktı be yahu
Her
yerlere yağdı Konya’da kurak
Kalmadı
millete asla hiç durak
Düşünürken
gelir bana bir merak
Aklım
da başımdan çıktı be yahu
Esti
sam yelleri çıkardı duman
Ne
buğday kaldı ovada ne saman
Yakında
görmedi böyle bir zaman
Bu
yokluk ciğerimi yaktı be yahu
Reçberler
buğdayı nerden alacak
Ziraat
bakmayıp aç mı kalacak
Yaşasın
başvekil haber salacak
Millete
tohum verecek be yahu
Bir
dumandır başımızı bürüdü
Bu
buhranlık üstümüze yörüdü
Kanalların
bile suyu kurudu
Buna da
bir çare bulun be yahu
Sulanmadı
bağlar kaldılar kuru
Göğermedi
çubuğu kökleri duru
Yeni
sene sahibi boynunu vuru
Bunun
da üzümü bitmez be yahu
Vali
beyimin ben yanına vardım
Bu
yokluk benim de artırdı derdim
Yaşasın
vali bey ediyor yardım
Beni de
bir mektebe koydu be yahu
Âşık
Mehmet der ki bana ne oldu
Gönlümüz
daima aşk ile doldu
Yaşasın
vali bey bana iş buldu
Benim
de çareme baktı be yahu
(Babalık, 3 Eylül 1933: 3)
Bütün bu
kıtlıklar, kuraklık sebebiyle meydana gelmiş ve geniş bir coğrafyada hüküm icra
eylemişlerdir. Şimdi söz konusu edeceğimiz ilginç kıtlık çekirge istilası
sonucu daha mevzi bir coğrafyada, Karaviran’da, 1271/1854-55 yılında meydana
gelmiştir. Bu kıtlığı da Âşık Cemâlî (ö. 1912-13?)’nin aşağıdaki mısralarından
öğreniyoruz:
Bin iki
yüz yetmiş birde çekirge
Kadem
bastı mülk-i Kara Viran’a
Dedik
ki yâ Rabbi hırsı çekirge
Kimse
razı olmaz böyle bir ziyana
Eyyâm-ı
baharda açılır çiçek
Düzülüp
taburlar çekilir tek tek
Hebaya
yazıldı çekilen emek
Gitti
deyü cümle düştü figana
Müdebbir
yiğitler gulâmlarıyla
Emeklerin
boşa verdiler sele
Nagehan
bu yolda düşünce dile
Çoğu
muhtac oldu x13b ile nâna
Zerre
nafakası olmayan neşler
Derununa
sitem okları şişler
Varıp
şaştığından nebatat dişler
Muhtac
olmayalım deye samana
Peşlerin
dermeyan eder yayalar
Varır
da sonradan orağın salar
Yığını
hırsından temelli çalar
Boş
değil gelmiyor hâlâ imana
Haram-zâde
helâli kisbi sanır
El oğlu
âriftir âdemi tanır
Tükürsen
yüzüne meğer utanır
Sorma
aslın Çingân-zâde Çingene
Bürünmüş
eğnine miskin hırkayı
Kıhıtlıktan
merâm nedir hercâyi
Derviş
midir nedir bir kızıl ayı
Salıverin
gidin bari ormana
Hele
kendi sözümüze gelelim
Râh-ı
Hakk’a doğru giden bulalım
Cürm ü
isyan bizim ibret alalım
Kesme
lisanından şükrü Yezdan’a
Harabat
ehlini gören der deli
Değme
bir adama demez hem deli
El
kalem değildir ammâ silleli
Atmasın
Mevlâ kimseyi yabana
İncinip
gücenme çektiğin derde
Tahammül
lazımdır bu çilelere
Hor
hakır olur âşıklar her yerde
Ederler
itibar şimdi küfrana
Âşıklar
mâsiva malından geçer
Nutka
gelip şiir-i mücevher seçer
Şarabı
eliyle yerlerden içer
Suretâ
görenler sanır divane
Münafıklar
bize zem taşı atsın
Dilden
dile destan eyleyip satsın
Ta’nettikçe
bizim pâyemiz artsın
Ko
desinler Cemâlî’ye bigâne ([Ergun-Uğur]
2002: 33-34)
KAYNAKÇA:
BAŞTAK,
Naci Fikret (1938), “Konya’nın Eski Günleri”, Ekekon, 4 İkinci Teşrin,
s. 3.
DOĞAN,
D. Mehmet (1996), Büyük Türkçe Sözlük, İstanbul (XI. bs.).
[ERGUN],
Sadettin Nüzhet-Mehmet Ferit [UĞUR] (2002), Konya Vilayeti Halkiyat ve
Harsiyatı, (Sadeleştiren: Hüseyin AYAN), Konya.
ERLER,
Mehmet Yavuz (2007), “Tarihi Perspektiften Edebiyata Bir Bakış”, Uluslararası
Sosyal Araştırmalar Dergisi, S. I/1, s. 102-113.
GÜNGÖR
(1938), “Elli Sene Evvelki Konya”, Ekekon, 29 Birinci Teşrin, s. 3.
KOKKOKOĞLU,
Nazife (2006), “İç Anadolu Bölgesi Kuraklık Sürelerinin Parametrik ve Nonparametrik
Yaklaşımla Analizi”, Kırıkkale Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü İnşaat
Mühendisliği Anabilim Dalı, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Kırıkkale.
UYANIK,
Necmi-Muhammed SARI (2011), “Cumhuriyet Döneminde Yaşanan Kuraklık Felaketleri
Üzerine Bir Değerlendirme”, Tarihin Peşinde -Uluslararası Tarih ve Sosyal
Araştırmalar Dergisi-, S. 5, s. 141-176.
UZ,
M. Ali (2011), “Konya Kuraklıkları”, Merhaba,
Konya 29 Kasım.
[YAKICI],
Âşık Mehmet (1933), “Konya’nın Kuraklığı Hakkında”, Babalık, 3 Eylül, s.
3.
(1949), “Kuraklık Destanı”, Ekekon, 1
Temmuz, s. 3.
YAKICI,
Ali (2001), “Kuraklığın Kültürel Hayattaki Yeri ve Konyalı Âşık Mehmet’in Kıtlık
(Kuraklık) Üzerine Söylediği Destanlar”, Millî Folklor, Y. 13,
S. 51 (Güz), s. 93-99.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder