5 Ekim 2017 Perşembe

Konya'da Sünnet

KONYA’DA SÜNNET ÖRF VE ÂDETLERİ

Ali IŞIK

Ananevi kültürde önemli bir yeri olan sünnet, erkek çocuğun doğumdan sonra yaşadığı bir geçiş dönemidir. Hem din hem de âdetten beslenen geleneklerden olan sünnet, böyle geleneklerin içerisinde en katı ve en yaygın olanıdır. Sünnet geleneğinin yaptırımı, bu konuda bir karşı koyuşa ve tartışmaya meydan vermeyecek kadar güçlü olduğu için hiçbir çocuk sahibi anne ve baba bu köklü geleneğin dışında kalmak istemez.
Konya’da sünnet yaşı genellikle altı ila on yaş arasıdır (temyiz çağı). Ancak “bitik” gibi tıbbi mecburiyetler yanında, en büyüğü sünnet yaşı sınırında birden fazla erkek kardeşin bulunduğu toplu sünnetlerde çocukların, yaşlarına girmeden sünnet ettirildiği de olmaktadır.
Erkek çocuk sahibi bir ebeveyn için onu evlendirmek nasıl mürüvvettense, sünnet de aynı şekilde mürüvvettendir. Sünnet yaşına gelen çocuğun sünnetine karar verildiği takdirde, annesi hemen ucundan kıyından hazırlıklara başlar. Kız çeyizi düzer gibi bir telaş içine düşen anne, öncelikle çocuğun sünnet entari ve takkesini hazırlar. Geçmişte sünnet entarileri ile takkeleri ekseriya anne veya bir yakın tarafından evlerde dikilirken hazır alındığı da olurdu. Sünnet entarisi, düz beyaz bir patiskadan, ketenden, -daha sonraları da- naylon kumaşlardan dikilen ve önü açılabilen bir giysidir. Takke ise üzeri süslü ve önünde “maşaallah” yazılı sipersiz bir başlıktır. Ayrıca çocuğun sol omzundan geçirilen enli bir kurdele kıyafeti tamamlar (Çocuğa verilen para ve altınlar bu kurdeleye iğnelenecektir). Sünnet giysileri zamanla aske


rî üniformadan pelerinli prens ve şehzade kıyafetlerine kadar oldukça çeşitlenip zenginleşmiştir.
Sünnet düğünü öncesi ev temizliği yapılıp, annenin çeyizi eli yatkın hısım akraba yahut bu işi meslek edinen kişiler tarafından çocuğun yatırılacağı odaya çakılarak sünnet odası ve yatağı hazırlanır. Bu çeyiz; yatak (karyola) takımı, havlu, seccade, kırlent, tiftikli çorap patik vs.den oluşmaktadır. Karyola takımının ortasına gazete kâğıdı doldurulup ip ile bağlanarak çeşitli şekiller verilir. Ayrıca sünnet çocuğunun gezisine katılacak arabalara bağlamak üzere havlu, çember veya seccadeler alınır.
Konya’da sünnet düğünleri cumartesi ve pazar günü yapılır. Düğünden en geç üç beş gün önce dağıtılan davetiyelerle bütün hısım akraba ile konu komşu, eş dost sünnete davet edilir. Düğün yemeklerinin hazırlığı cuma günü inek ya da koyunların kesilmesiyle başlar. Hısım akraba ve komşular bir yandan eti hazırlarken bir yandan da pilav için pirinç ayıklarlar. Pirinç ayıklama işi eğlenceli bir şekilde şakalaşmalarla geçer. Daha evvelden tutulan aşçı cumartesi sabahı erkenden düğün evine gelerek pazar günü ikram edilecek yoğurt çorbası (toyga çorbası), bamya çorbası, irmik helvası, zerde ve hoşafı hazırlar.
Cumartesi akşamı davetlilere tandır ekmeği ve et suyu ile hazırlanmış soğanlı, sumaklı tirit ikram edilir. Ardından kadınlar kendi aralarında tef çalarak eğlenmeye başlarlar. Kadınların eğlencesi sünnet çocuğuna kına yakılmasıyla sona erer.
Sünnetlik çocuk, sünnetinden bir gün önce davul zurna eşliğinde bir ata bindirilerek kendisine katılan arkadaşları ile birlikte şehir içinde bir geziye çıkarılır (Sünnet gezisi için sonraları faytonlar düzenlenmiş, günümüzde ise sünnet otomobilleri ya da lüks otomobiller tercih edilmektedir). Sünnet gezilerinde Mevlâna Türbesi’ni ziyaret etmek de âdettendir.
Eve döndükten sonra, evvelce anlaşılan sünnet ustası tarafından çocuk sünnet edilir. Eskiden sünnetler –aynı zamanda diş de çeken- berberler, çoğunlukla da Doğanlar Mahallesi sakini Abdallar arasından çıkan sünnet ustaları tarafından yapılırdı. İşinin ehli olan bu sünnet ustaları hafta içinde İstanbul Caddesi’nde mesken tuttukları bir yerde müşterilerini beklerdi. Anlaştıkları kimselerin adreslerine verilen saatte giden bu ustalar, sünnetten sonraki günlerde de kanama olmaması için birkaç defa çocuğu ziyaret ederlerdi. Sünnetçi ustaları daima ellerinde, içinde alet ve edevatları bulunan bir çanta taşırdı. Konya’da bilinen sünnet ustalarının en eskisi Kamber Ağa isminde kara kuru bir adamdır. Daha sonraları onun yerini Mehmet ve İzzet isminde iki usta almıştır.
Anestezinin bulunmadığı o dönemlerde sünnet esnasında çocuğun sıkıca tutulması önemli idi. Bunun için aileden veya komşudan bu işte tecrübeli bir büyük, çocuğun arkasına geçer, çömelttiği çocuğun ellerini bacaklarının arasından aşağı indirttikten sonra çocuğu kolları üstünde oturturcasına bileklerinden sıkıca kavrayıp ayaklarını da yerden keser kesmez sünnetçi operasyona başlar ve seri bir şekilde de tamamlar. Konya’da sünnet esnasında çocuğu tutan bu kişiye “kirve” denirdi. Konya’da kirvelik, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki gibi olmasa da; kendisine hediyeler takdim edilip, sünnet çocuğu ve ailesi arasında büyük saygı görürdü.
Sünneti biten çocuk, başka bir odada serili bulunan yatağına götürülerek yatırılır. Elini ve aletlerini temizleyen sünnetçi de sünnet usturasını bir tepsi içine koyduktan sonra ortaya bırakır. Bunun üzerine sünnette hazır bulunanlar para bahşişlerini bu tepsiye bırakırlar.
Öte yandan sünnet çocuğunun acısını unutturmak için odasının tavanından sarkıtılan iplere bağlı kırmızıçizgili halkalı şeker ya da elmaları çocuklar, elleri arkalarında olduğu hâlde, ağızları ile kapmaya çalışırlar; bu esnada ortaya çıkan komik durumlarla sünnet çocuğuna acısı unutturulurdu.
Pazar günü sabahı erkenden etli pilav hazırlanır ve bir gün önce pişirilen yemeklerle birlikte misafirlere ikram edilir.
Konya’da sünnetler bazen hacı pilavı ile birleştirildiği gibi, bazı zengin aileler de kendi çocuklarının yanında fakir bir akraba yahut komşusunun çocuğunu da sünnet ettirirdi. Sünnetten birkaç gün sonra annesi tarafından hanım misafirler için mevlit okutturulmasıyla da sünnet tamamlanmış olurdu.

KAYNAKÇA:
ODABAŞI, A. Sefa (1999), Geçmişten Günümüze Konya Kültürü, Konya, s. 105, 107.
YASA, Yasemin (2011), “1920-2009 Tarihlerinde Konya’da Kullanılan Sünnet Giysilerinin Fotoğraflarda İncelenmesi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Giyim Endüstrisi Ve Giyim Sanatları Eğitimi Ana Bilim Dalı Giyim Sanatları Eğitimi Bilim Dalı, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, s. 22, 24, 25, 26.
Kaynak Kişiler:
Müfide KOÇBEKER (Konya 1937), Saime YARDIMCI (Konya 1944)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder