KONYA’DA SÜNNET ÖRF VE ÂDETLERİ
Ali
IŞIK
Ananevi
kültürde önemli bir yeri olan sünnet, erkek çocuğun doğumdan sonra yaşadığı bir geçiş dönemidir. Hem din hem de âdetten beslenen
geleneklerden olan sünnet, böyle geleneklerin içerisinde en katı ve en yaygın
olanıdır. Sünnet geleneğinin yaptırımı, bu konuda
bir karşı koyuşa ve tartışmaya meydan vermeyecek kadar güçlü olduğu için hiçbir çocuk
sahibi anne ve baba bu köklü geleneğin dışında kalmak istemez.
Konya’da sünnet yaşı
genellikle altı ila on yaş arasıdır (temyiz çağı). Ancak “bitik” gibi tıbbi
mecburiyetler yanında, en büyüğü sünnet yaşı sınırında birden fazla erkek
kardeşin bulunduğu toplu sünnetlerde çocukların, yaşlarına girmeden sünnet
ettirildiği de olmaktadır.
Erkek çocuk sahibi bir ebeveyn
için onu evlendirmek nasıl mürüvvettense, sünnet de aynı şekilde mürüvvettendir.
Sünnet yaşına gelen çocuğun sünnetine karar verildiği takdirde, annesi hemen
ucundan kıyından hazırlıklara başlar. Kız çeyizi düzer gibi bir telaş içine
düşen anne, öncelikle çocuğun sünnet entari ve takkesini hazırlar. Geçmişte
sünnet entarileri ile takkeleri ekseriya anne veya bir yakın tarafından evlerde
dikilirken hazır alındığı da olurdu. Sünnet entarisi, düz beyaz bir patiskadan,
ketenden, -daha sonraları da- naylon kumaşlardan dikilen ve önü açılabilen bir giysidir.
Takke ise üzeri süslü ve önünde “maşaallah” yazılı sipersiz bir başlıktır.
Ayrıca çocuğun sol omzundan geçirilen enli bir kurdele kıyafeti tamamlar
(Çocuğa verilen para ve altınlar bu kurdeleye iğnelenecektir). Sünnet giysileri
zamanla aske
rî üniformadan pelerinli prens ve şehzade kıyafetlerine kadar oldukça çeşitlenip zenginleşmiştir.
Sünnet düğünü öncesi ev
temizliği yapılıp, annenin çeyizi eli
yatkın hısım akraba yahut bu işi meslek edinen kişiler tarafından çocuğun
yatırılacağı odaya çakılarak sünnet odası ve yatağı hazırlanır. Bu çeyiz; yatak
(karyola) takımı, havlu, seccade, kırlent, tiftikli çorap patik vs.den
oluşmaktadır. Karyola takımının ortasına gazete kâğıdı doldurulup ip ile
bağlanarak çeşitli şekiller verilir. Ayrıca sünnet çocuğunun gezisine katılacak
arabalara bağlamak üzere havlu, çember veya seccadeler alınır.
Konya’da sünnet düğünleri cumartesi ve pazar günü
yapılır. Düğünden en geç üç beş gün önce dağıtılan davetiyelerle bütün hısım
akraba ile konu komşu, eş dost sünnete davet edilir. Düğün yemeklerinin
hazırlığı cuma günü inek ya da koyunların kesilmesiyle başlar. Hısım akraba ve
komşular bir yandan eti hazırlarken bir yandan da pilav için pirinç ayıklarlar.
Pirinç ayıklama işi eğlenceli bir şekilde şakalaşmalarla geçer. Daha evvelden tutulan
aşçı cumartesi sabahı erkenden düğün evine gelerek pazar günü ikram edilecek
yoğurt çorbası (toyga çorbası), bamya çorbası, irmik helvası, zerde ve hoşafı
hazırlar.
Cumartesi
akşamı davetlilere tandır ekmeği ve et suyu ile hazırlanmış soğanlı, sumaklı
tirit ikram edilir. Ardından kadınlar kendi aralarında tef çalarak eğlenmeye
başlarlar. Kadınların eğlencesi sünnet çocuğuna kına yakılmasıyla sona erer.
Sünnetlik çocuk,
sünnetinden bir gün önce davul zurna eşliğinde bir ata bindirilerek kendisine
katılan arkadaşları ile birlikte şehir içinde bir geziye çıkarılır (Sünnet
gezisi için sonraları faytonlar düzenlenmiş, günümüzde ise sünnet otomobilleri
ya da lüks otomobiller tercih edilmektedir). Sünnet gezilerinde Mevlâna
Türbesi’ni ziyaret etmek de âdettendir.
Eve
döndükten sonra, evvelce anlaşılan sünnet ustası tarafından çocuk sünnet
edilir. Eskiden sünnetler –aynı zamanda diş de çeken- berberler, çoğunlukla da
Doğanlar Mahallesi sakini Abdallar arasından çıkan sünnet ustaları tarafından yapılırdı.
İşinin
ehli olan bu sünnet ustaları hafta içinde İstanbul Caddesi’nde mesken
tuttukları bir yerde müşterilerini beklerdi. Anlaştıkları kimselerin
adreslerine verilen saatte giden bu ustalar, sünnetten sonraki günlerde de kanama
olmaması için birkaç defa çocuğu ziyaret ederlerdi. Sünnetçi ustaları daima
ellerinde, içinde alet ve edevatları bulunan bir çanta taşırdı. Konya’da
bilinen sünnet ustalarının en eskisi Kamber Ağa isminde kara kuru bir adamdır.
Daha sonraları onun yerini Mehmet ve İzzet isminde iki usta almıştır.
Anestezinin
bulunmadığı o dönemlerde sünnet esnasında çocuğun sıkıca tutulması önemli idi.
Bunun için aileden veya komşudan bu işte tecrübeli bir büyük, çocuğun arkasına
geçer, çömelttiği çocuğun ellerini bacaklarının arasından aşağı indirttikten
sonra çocuğu kolları üstünde oturturcasına bileklerinden sıkıca kavrayıp
ayaklarını da yerden keser kesmez sünnetçi operasyona başlar ve seri bir
şekilde de tamamlar. Konya’da sünnet esnasında çocuğu tutan bu kişiye “kirve”
denirdi. Konya’da kirvelik, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki gibi olmasa da;
kendisine hediyeler takdim edilip, sünnet çocuğu ve ailesi arasında büyük saygı
görürdü.
Sünneti
biten çocuk, başka bir odada serili bulunan yatağına götürülerek yatırılır. Elini
ve aletlerini temizleyen sünnetçi de sünnet usturasını bir tepsi içine
koyduktan sonra ortaya bırakır. Bunun üzerine sünnette hazır bulunanlar para
bahşişlerini bu tepsiye bırakırlar.
Öte yandan sünnet çocuğunun acısını unutturmak için odasının
tavanından sarkıtılan iplere bağlı kırmızıçizgili halkalı şeker ya da elmaları çocuklar,
elleri arkalarında olduğu hâlde, ağızları ile kapmaya çalışırlar; bu esnada
ortaya çıkan komik durumlarla sünnet çocuğuna acısı unutturulurdu.
Pazar
günü sabahı erkenden etli pilav hazırlanır ve bir gün önce pişirilen yemeklerle
birlikte misafirlere ikram edilir.
Konya’da sünnetler bazen
hacı pilavı ile birleştirildiği gibi, bazı zengin aileler de kendi çocuklarının
yanında fakir bir akraba yahut komşusunun çocuğunu da sünnet ettirirdi.
Sünnetten birkaç gün sonra annesi tarafından hanım misafirler için mevlit
okutturulmasıyla da sünnet tamamlanmış olurdu.
KAYNAKÇA:
ODABAŞI, A. Sefa (1999), Geçmişten
Günümüze Konya Kültürü, Konya, s. 105, 107.
YASA,
Yasemin (2011), “1920-2009 Tarihlerinde Konya’da Kullanılan
Sünnet Giysilerinin Fotoğraflarda İncelenmesi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Giyim
Endüstrisi Ve Giyim Sanatları Eğitimi Ana Bilim Dalı Giyim Sanatları Eğitimi
Bilim Dalı, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, s. 22, 24, 25, 26.
Kaynak Kişiler:
Müfide KOÇBEKER (Konya
1937), Saime YARDIMCI (Konya 1944)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder