Giriş
Geçmişi
sekiz bin sene öncesine uzanan Konya, yaklaşık iki asır Türkiye Selçuklu
Devleti’ne payitahtlık yapmış tarihî bir şehirdir. Konya, bu denli şanlı bir
geçmişe sahip olup da şehir silüetinde ne bir sur ne de tek bir burç görünmeyen
Anadolu’daki yegâne tarihî şehirdir, dense yanlış olmaz. Şehirdeki tarih ve
medeniyet talanı sadece şehrin dış ve iç kaleleriyle de kalmamıştır. Şehir merkezindeki
birçok Selçuklu, Karamanoğlu ve Osmanlı nadiresi de bu talandan nasibini almıştır.
Sultan Selim İmareti, Türbe Hamamı, Muvakkithane, Ulvi Sultan Mescidi ve
Türbesi, Şerefeddin Türbesi[1], Konya
Bedesteni, Nalıncı Baba Türbesi, Eflatun Mescidi, Tacülvezir Külliyesi, İnceminare
Mescidi ve talebe hücreleri, vd. bunlardan ilk akla gelenlerdir.
Merhum
İbrahim Hakkı Konyalı’nın bu hakikate dair şu tespiti oldukça ibretamizdir: “Eski
eserler bakımından Konya’nın makûs bir talii [talihi] vardır. Paytaht, başşehir
yapılışı Konya için felâket olmuştur. Siyasî hâkimiyet nevbeti [nöbeti] bir
Türk kolundan başka bir Türk oruğuna [uruk; soy, sülale] geçerken iktidar
mevkiine gelen ikinci siyasî teşekkül kendinden evvelki hükümdarların, siyasî
teşekküllerin yaptıkları medenî eserleri kıskandıkları için ya yakıp yıkmışlar,
yahut ihmalin yıkıcı tırnaklarına terk etmişlerdir.”
“Karaman
oğulları Selçuk siyasetine ve Selçuk eserlerine düşman idiler. Osmanlılar
Karaman oğullarının ve Selçukluların Konya’sına tehlikeli bir düşman gözüyle
baktıkları için eserlerini yıktılar. Yıkamadıklarını yüz üstü bıraktılar.” (Konyalı
1964: 179) Cumhuriyet Döneminde de önceki dönemlerden aşağı kalınmamış; yol
açma, park yapma, kentsel dönüşüm, vb. bahaneleriyle pek çok ata yadigârı kamu yapısı
ve sivil mimari örneği yok edilmiştir.
Konya’da,
özellikle, son asırda yoğunlaşan tarih ve medeniyet tahribatı üzerine Selçuk
Üniversitesi tarafından Mustafa Yıldırım’a bir doktora çalışması yaptırılmıştır
(Yıldırım, bu tezini Konya’da Kaybolan Türk İslam Eserleri adıyla 2016’da
kitaplaştırmıştır; Konya: Palet Yayınları). Bu bilgiyi de verdikten sonra asıl
konumuz olan Alâeddin Tepesi üzerindeki talana geçebiliriz.
Geçmişi
dört bin yıl öncesine uzanan bir höyük olan mezkûr tepe, adını, kuzey yamacında
yer alan ve Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat tarafından yaptırıldığı kabul edilen
Alâeddin Camii ile aynı adlı köşkten almıştır. Şekli ovale yakın olan tepe, kuzeyden
güneye 450, doğudan batıya 350 metre uzunluğunda ve 20 metre yüksekliktedir.
Her
ne kadar bu yazımızın konusunu teşkil eden tepe üzerindeki talan XX. yüzyıl başlarında
ise de talanın başlangıcı Alâeddin Köşkü’nün terk edildiği XVII. yüzyıla
dayanır.
Selçuklu
sultanlarının kışlık ikametgâhı olan köşkte, Selçuklulardan sonra
Karamanoğulları beyleri, Osmanlılar zamanında da Karaman beylerbeyleri ve Konya
valileri ikamet etmişlerdir. XVII. yüzyılda terk edilen köşk, yıkılmaya yüz
tutunca, duvar taşlarının çeşitli yerlerde kullanılmak üzere alınmaya
başlanması üzerine bazı fermanlarla bu durum önlenmeye çalışılmıştır. Divan-ı Âli
tarafından 1083/1673’te Konya kadısına gönderilen bir emr-i şerifte de hamam
yaptırılmak amacıyla taşlarının alınması yasaklanmıştır. Yine aynı sene
Edirne’den gönderilen diğer bir hükümde ise Şeyh Ahmet’in şehre on iki çeşme,
bir kervansaray, bir mescit ve bir çifte hamam için temin edemediği mermer ve
taşları, Sultan Alâeddin Sarayı’ndan karşılamak arzusu ile emr-i şerif rica
etmesi üzerine gelen cevapta, adı geçen arazinin kimsenin malı ve mülkü değilse
ve binadan eser kalmayıp tamamen toprak altında kalmış ise, kâfi miktarda
mermer ve taş çıkarılması ve bu bahane ile bedava olarak kimsenin taş almasına
izin verilmemesi emredilmiştir. Bu emr-i şerifin tarihinden beş ay sonra ikinci
vezir Musahip Mustafa Paşa’ya da yaptırdığı hayrat için lazım olan mermer ve
taşların alınmasına aynı şartlarla izin verilmiştir.
Yukarıdaki
tarihten üç sene sonra, yani 1676 yılında adı geçen şahısların yapmak
istedikleri hayrat için bütün mahalle sakinlerinin, sarayın tamamen yıkılmış ve
kapalı hiçbir yerinin olmadığına şahitlik etmeleri üzerine buradan 150 araba ve
2200 merkep yükü taş alınmış ve toplam olarak 14.750 akçe ödenmiştir (Atçeken [2009]:
164).
Merhum
Konyalı da mezkûr köşke dair hatırladıklarını şöyle ifade eder: “Köşk; eski
resimlere göre iç kalenin bir burcu gibi asıl surun duvarından dışarıya taşmış
bir vaziyette idi. Ben bu mahallede doğup büyüdüğüm için eski durumunu biliyorum.
Önünde hendek, sağında ve solunda kale duvarları vardı. Bu duvarların ve Köşk’ün
alt kısmının bir taş ocağı gibi kullanıldığını da hatırlarım.”
“1907
yılında[2] Rizo isminde
bir Rum mühendisi tarafından tamir etme bahanesiyle Köşkün alt kısmı kazılmıştı.
Bundan müteessir olan eyvanın ayakta kalan ikinci katı ve duvarlarının bir
kısmı çökmüştür, kitabeli çinileri o vakit Konya’da Köşk civarında oturan Alman
konsolosu tarafından kendi memleketine gönderilmiştir.” (Konyalı 1964: 180,
183)
Konyalı’nın
belirttiği yıl, 1905-1908 yılları arasında Konya valiliği yapan M. Cevat Bey’in
dönemine rastlar. Bu tarihlerde bazı şahıs ve makamlar, binada meydana gelen tahriplerin
önüne geçilmesi hususunda adı geçen validen ricada bulunduklarında vali, binanın
ehemmiyetsiz bir yapı olduğunu belirttikten sonra: “Merak etmeyin ben size, 200
altın lira ile daha iyisini yaptırırım” deme gafletini göstermiştir (Yıldırım
1997: 39).
XX.
Yüzyıl Başlarında Konya Belediyesinin Alâeddin Tepesi’nde Yaptığı Tarih ve Medeniyet
Talanına Kılıf Arama Girişimi
16
Mart 1911 tarihinde Konya Vilayet Meclisi Sadrazamlık makamına, özetle,
padişahın özel hazinesi hesabına bir korulukla üzerinde yine padişah [V. Mehmet
Reşat] için bir köşk inşası kararını arz eden aşağıdaki dilekçeyi gönderir:
Hû
Konya Vilâyeti
1
Huzûr-ı Sâmî-i
Sadâret-penâhîye
Menşe’-i
feyzâ feyz-i Osmânî olan ve bunuñla berâber ezmine-i sâlifede dahi bir kıymet-i
mahsûsa-i târîhiyyeyi hâ’iz bulunan Konya şehriniñ şânlı bir hisse-i iftihârı
da müddet-i medîde Selçûkî pâdişâhlarına merkez-i saltanat olmasıdır. Mevki’en
bir düzlük içinde izhâr-ı mevcûdiyyet iden Konya şehriniñ dergâh-ı mu’allâ-yı Hazret-i
Mevlânâ’dan soñra eñ şerefli bir mevkî’i selâtîn-i Selçûkîyeniñ ekserisine
hayâtlarında mesken ve bir kısmına memâtlarında medfen olan Alâeddîn Tepesi’dir.
Bu tepe Konya zemîninden takrîben on beş metro mürtefi’ ve şark cihetinde vâki’
meşhûr sarây-ı Selçûkî harâbesile ve Sultân Alâeddîn-i evvel ve sânî hazretleriniñ
türbelerini hâvî olarak şekl-i mustatîlde tahmînen – otuz biñ metro murabba’ında
arâzîden terkîb eylemişdir ki ahîren Konya’ya isâle idilen Çayırbağı suyu
maksemi de anıñ üzerindedir. Târîh-ı Osmânî’ye kemâl-i ta’alluku olan işbu peşt…-i
dilârânıñ …[3] böyle hâlî bir
hâlde kalmasını tecvîz itmeyen arzû-yı umûmî sâye-i meşrûtiyyetde sevgili
pâdişâhımız efendimiz hazretlerile teb’a-i sâdıkaları arasında vâsıta-i temâs
ve teşerrüf olmak üzere orada Hazîne-i Hassa-i Şâhâne hesâbına bir mükemmel
meşcere ve üzerinde bir kasr-ı hümâyûn inşâsı merkezinde olub esâsen saltanat-ı
Selçûkiyyeniñ hayru’l-halefi saltanat-ı seniyye-i Osmâniyye olmak i’tibâr-ı
târîhiyyesile gösterilen arzûda bir isâbet-i fevkâl’âde görülerek keyfiyyetiñ
vesâtat-ı fahîme-i sadâret-penâhîlerile arz-ı atabe-i ulyâ idilmesi geçende in’ikâd
idilen cem’iyyet-i belediyyede karâr-gîr olmağla bu bâbda delâlet-i Osmânlılığıñ
eñ eski müntesebâtı olan Konyalılarıñ bu sûretle de vâye-mend-i sürûr ve mefharet
buyurulması istid’âsına mücâseret eyleriz ol-bâbda emir ve fermân hazret-i
veliyyü’l-emriñdir fî 15 Rebi’ü’l-evvel sene 1329 ve fî 3 Mart sene 327
Konya
Vâlîsi/mühür: Ârifî[4] Nâ’ib/mühür: Âşir Defterdâr/mühür: … Sâmî Tahrîrât Müdîri/mühür: Dimitraki Müftî/mühür: Es-seyyid Alî Rızâ Ermeni Murahassası: Dersa’âdet’de A’zâ/mühür: Alî Râmiz A’zâ/mühür: … A’zâ/mühür: … Koyunoğlu A’zâ/mühür: Ohannes[5] (Belge Nu. 1)
Vilayet
idare meclisi kararı olarak Sadrazamlığa sunulan dileğin aslında Konya Belediyesinin[6] bir
talebi olduğu müteakip belgeden anlaşılmaktadır. Sadrazamlık mezkûr dilekçeyi durumun
araştırılması için Evkaf-ı Hümayun Nezaretine havale eder. Belge ile takip
edilemese de mezkûr nezaret konuyla ilgili olarak Konya Vakıflar Müdürlüğü ile
Asar-ı Atika Müzesi Müdürlüğünden mütalaa ister. Gelen mütalaalar neticesinde Evkaf-ı
Hümayun Nezaretinden Sadrazamlığa gönderilen ve girişimin önlenmesini talep
eden aşağıdaki dilekçede ayrıca Konya Belediyesinin Alâeddin Tepesi’nin üzerinde
yaptığı hafriyatla çıkardığı müzeyyen taşları barutla parçalayarak yollara
döşettiği, dahası yapacağı koruluk etrafındaki araziyi satışa çıkarma düşüncesi
de gün yüzüne çıkmaktadır:
Nezâret-i
Evkâf-ı Hümâyûn
Tahrîrât
Kalemi
Aded
Umûmî
16789
Husûsî
19
Hulâsa
Konya’da Alâeddîn
Tepesi hakkında
Melfûf
Aded
Huzûr-ı Sâmî-i
Cenâb-ı Sadâret-penâhîye
Ma’rûz-ı
çâker-i kemîneleridir
Konya’da
kâ’in Sultân Alâeddîn Tepesi’ni dâ’ire-i belediyye karârile bir bağçe hâline
ifrâğ itmek ve etrâfını satmak üzere cânib-i vilâyetden huzûr-ı sâmî-i
sadâret-penâhîlerine iş’âr-ı keyfiyyet olunduğu añlaşılmış bulunan ve mahall-i
mezkûruñ bağçe hâline ifrâğına değil bir taşınıñ bile yerinden kımıldamamasına
müze müdîriyyetince muvâfakat olunmayacağı derkâr bulunduğundan bahs ile îcâb-ı
hâliñ icrâsı hakkında Konya Evkâf Müdîriyyetinden vârid olan tahrîrât üzerine
sebk iden iş’âra binâ’en müdîriyyet-i müşârünileyhâdan alınan tezkire-i
cevâbiyyede mahallî belediyyesiniñ bu bâbdaki teşebbüsü dahâ evvelce mesmû’ olması
ve mezkûr tepe Konya’nıñ eñ şerefli ve mu’tenâ bir mahalli olmakla berâber
âsâr-ı İslâmiyye-i makbûleden Sultân Alâeddîn Câmi’-i şerîfiyle selâtin-ı Selçûkiyye
türbeleriniñ orada bulunması ve bu tepede birçok âsâr-ı atîka ve makbûleniñ
medfûn bulunduğu müzece ma’lûm olub sıra geldikce taharriyyât icrâsı musammem olması
hasebiyle oradan bir karış yeriñ satılması ve hâl-i hâzırda sâbıkınıñ ta’mîri
asla câ’iz olmadığından men’-i müdâhale hakkında îcâb-ı hâliñ icrâsı Ma’ârif
Nezâret-i celîlesine yazıldığı ve buranıñ ağaç garsı ve çiçekler yetişdirilmesi
sûretiyle belediyyece tezyîninde be’is görülmez ise de hârice satılmak ve hâl
ve mevki’i tağyîr idilmek gibi müdâhaleniñ rehîn-i cevâz olamayacağı bildirilmiş
ve bu kerre vilâyet-i müşârünileyhâ evkâf müdîrliğinden vârid iden tahrîrâtda mezkûr
tepeniñ meşcereye ifrâğı ve merkezine bir köşk binâ idilmesi meclis-i idâre-i
vilâyetden huzûr-ı sâmî-i sadâret-penâhîlerine iş’âr kılındığı fıkrasını hâvî
Konya’da münteşir Merâm gazetesiniñ bir nüshası gönderildiği iş’âr ve mahall-i mezkûr
Alâeddîn Câmi’-i şerîfiniñ harîmi olub sekiz ay evvel dâ’ire-i belediyyeniñ
mahall-i mezkûrda hafriyyât icrâ eylediği görülerek men’ idilmiş olduğu ve
belediyye çıkartdığı gâyet müzeyyen taşları yollara ferş idilmek üzere
kırdırdığı ve dahâ evvel dahi birçok âsâr-ı târîhiyye bu sûretle fedâ idilmiş
ve bu taşları mahallinde parçalamak içün İtalyan barutla Alâeddîn Köşkü ta’bîr
olunan kıymetli bir binânıñ münhedim olmuş idüği ve bu def’adaki teşebbüs cami’iñ
asırlardan beri muhâfaza idilmiş olan harîmini zabt itmek ve bir kısmına üç beş
ağaç dikildikden soñra biñlerce metro terbî’inde bulunan muhîtini satmakdan ibâret bulunduğu izbâr kılınmış olmasına ve
tafsîlât-ı mebsûtadan müstebân olacağı vech ile belediyyeniñ bu bâbdaki
teşebbüsü âsâr-ı atîka nokta-i nazarından şâyân-ı tecvîz olmadığı gibi hukûk-ı
evkâfı dahi muhal bulunmasına nazaran Konya vilâyetine îcâbı vech ile hemân
o emr-i kat’iyye ve mü’essire i’tâ ve netîcesiniñ emir ve inbâ buyurulması
kemâl-i ehemmiyyetle temennî olunur ol-bâbda emir ve fermân hazret-i veliyyü’l-emriñdir
Fî 23 Rebi’ü’l-evvel
sene 1329 ve fî 10 Mart sene 1327
Evkâf Nâzırı
nâmına
mu’âvin
bende
İbrâhîm Edhem[7]
(BOA, BEO / 3873-290443, 26 Rebiyülevvel 1329) (Belge
Nu. 2)
Sadrazamlık
Konya’dan gelen belgenin suretini de ekleyerek durumu Maarif Nezaretine de
aksettirmiş, Evkaf-ı Hümayun Nezaretine gönderdiği aşağıdaki yazıyla da Maarif
Nezaretinden gelecek mütalaa üzerine durumun tekrar değerlendirilmesini istemiştir:
Dâ’ire-i Sadâret
Tahrîrât Kalemi Şu’be/2
Târîh-i Tesvîdi:
25 Rebi’ü’l-evvel sene 329/14 Mart sene 327 [26 Mart 1911]
Târîh-i Tebyîzi:
26 [Rebi’ü’l-evvel sene 329]/15 [Mart sene 327]
Hû
Evkâf-ı Hümâyûn Nezâret-i
Celîlesine
10
Mart sene 327 târîhli ve 16789/19 numerolu tezkire-i aliyyelerine cevâbdır Konya
şehriniñ eñ şerefli mevki’lerinden ma’dûd Sultân Alâ’eddîn-i Sânîniñ muntazam
bir câmi’i ile selâtîn-i Selçûkîden ba’zı zâtıñ türbelerini ve bir sarây harâbesini
muhtevî olarak otuz biñ metro murabba’ında arâzîden mürekkeb bulunan Alâeddîn
Tepesi’niñ Hazîne-i Hassa-i Şâhâne hesâbına bir meşcere hâline ifrâğı ve
üzerine bir kasr-ı hümâyûn inşâsı hakkında Konya Vilâyeti Meclis-i İdâresinden
vârid olan mazbatanıñ sûreti leffen savb-ı devletlerine tesyâr ve Ma’ârif
Nezâret-i celîlesiniñ mütâla’ası da istifsâr idilmiş vâki’ olacak mülâhazât-ı
aliyyeleriniñ de izbârına himmet[8] (Belge Nu. 3)
Evkaf-ı
Hümayun Nezaretinin görüşü üzerine Sadrazamlık, aşağıdaki yazı ile Hazine-i
Hassa-i Şahane Müdürlüğünün de görüşünü ister.
Dâ’ire-i Sadâret
Tahrîrât Kalemi Şu’be/2
Evrâk Numerosu: 38/53
Târîh-i Tesvîdi:
15 Cemâziye’l-evvel sene 329/1 Mayıs 327
Târîh-i Tebyîzi:
16 [15 Cemâziye’l-evvel sene 329]
Hû
Hazîne-i Hassa-i
Şâhâne Müdîriyyet-i Aliyyesine
Konya’da
kâ’in Alâeddîn Tepesi’niñ Hazîne-i Hassa-i Şâhâne hesâbına meşcere hâline vaz’ile
orada bir kasr-ı hümâyûn inşâsı Konya Vilâyeti Meclis-i İdâresinden bâ-mazbata
iş’âr olunması üzerine Evkâf-ı Hümâyûn ve Ma’ârif Nezâret-i celîlelerinden istifsâr-ı mütâla’at olunmuş idi nezâreteyn-i
müşârünileyhâdan biriñe cevâben gelen 21 Mart sene 327 ve 26 Nisan sene 327 târîhli
ve 17280/38 ve 2763/53 numerolu iki kıt’a tezkire leffen savb-ı atûfetlerine
tesyâr kılınmağla me’âllerine nazaran vâki’ olacak mütâla’a-i aliyyeleriniñ
dahi inbâsına ve tezkireleriñ i’âdesine himmet[9]
(BOA, BEO / 3893-291961, 16 Cemaziyelevvel 1329) (Belge Nu. 4)
Konya
Vilayet İdaresi Meclisince Sadrazamlığa bildirilen Konya belediyesinin girişimi
için görüşü istenilen Maarif Nezareti, bu husustaki görüşünü aşağıdaki yazı ile
Dâhiliye Nezaretine iletir:
Hû
Ma’ârif-i Umûmiyye
Nezâreti
Tahrîrât Müdîriyyeti
Numero
Husûsî: 7
Umûmî: 418
Dâhiliyye
Nezâret-i Celîlesine
Devletlü
efendim hazretleri
Konya’da
Sultân Alâeddîn Tepesi’niñ dâ’ire-i belediyye karârile bağçe hâline ifrâğ
idilmek ve etrâfı satılmak üzere bulunduğu haber alındı mezkûr tepe Konya’nıñ eñ
ehemmiyyetli ve şerefli bir mahalli olduğu gibi Sultân Alâeddîn’iñ âsâr-ı
atîka-i İslâmiyye nokta-i nazarından gâyet makbûl bir câmi’-i şerîfi ile
selâtîn-i Selçûkîyyeniñ türbesi orada mevcûd olmak ve bunuñla berâber mezkûr
tepede birçok âsâr-ı atîka ve nâdireniñ medfûn bulunduğu şimdiye kadar çıkanlarile
müsbet olub bunlarıñ sırası geldikde taharrî ve ihrâcı musammem bulunmak hasebile
oradan bir karış yeriñ bile satılması câ’iz olmadığına mebnî teşebbüsât-ı vâk’anıñ
men’i içün vilâyete teblîgât îfâsınıñ savb-ı âlî-i nezâret-penâhîlerine
inbâsile berâber bu işe hem müzeniñ hem de Evkâf-ı Hümâyûn Nezâret-i celîlesiniñ
alâkadâr bulunduğuna binâ’en nezâret-i müşârünileyhâya da ma’lûmât i’tâsı müze
müdîriyyetinden iş’âr idilmiş ve îcâbı icrâ kılınmış olmağla ol-bâbda emir ve
fermân hazret-i men lehü’l-emriñdir
Fî
21 Rebi’ü’l-evvel sene 329 ve fî 10 Mart sene 327
Ma’ârif-i Umûmiyye
Nâzırı
İsmâ’il Hakkı[10] (Belge Nu: 5)
Görüşü
istenilen bütün nezaret ve kurumların düşüncelerini özetleyen aşağıdaki telgraf
emri Dâhiliye Nezaretince Konya Valiliğine gönderilerek talana son verilmesi
istenir:
Dâhiliyye Nezâreti
Muhâberât-ı Umûmiyye Dâ’iresi Şu’be 3/233
Evrâk Numerosu: 7
Târîh-i Tesvîdi:
12 Mart sene 327
Târîh-i Tebyîzi:
13 [Mart sene 327]
Konya Vilâyetine
“Hulâsa”
(Âsâr-ı atîkanıñ
tahrîbden vikâyesi hakkında telgraf 1)
Konya’da
kâ’in Sultân Alâeddîn Tepesi dâ’ire-i belediyye karârile bir bağçe hâline ifrâğ
idilmek ve etrâfındaki arâziniñ satılmak istenileceği ve hattâ bu bâbda vilâyet-i
behiyyelerinden makâm-ı sadâret-i uzmâya mürâca’at vukû’ bulduğu ve dâ’ire-i
belediyyece oralarda hafriyyât icrâ idilerek çıkarılan müzeyyen taşlarıñ
barutla parçalanarak yollara ferş idildiği ve barutuñ te’sîrile Alâeddîn
nâmındaki kıymetli bir köşküñ münhedim olduğu iş’âret-i vâk’adan añlaşıldığından
bahs ile âsâr-ı atîka ve hukûk-ı evkâf nokta-i nazarından şâyân-ı tecvîz
olmayan teşebbüsât ve tahrîbât-ı vâk’aya nihâyet virilmesi hakkında ba’zı
ifâdâtı hâvî Evkâf-ı Hümâyûn Nezâret-i celîlesinden alınan tezkireniñ sûreti
leffen savb-ı vilâyete gönderilmişdir münderecâtına ve âsâr-ı atîkanıñ muhâfaza-i
mevcûdiyyeti vakfa dâ’ir evvel ve âhir vukû’ bulan teblîgâta nazaran iktizâ-yı
hâliñ îfâkeyfiyyetiñ inbâsına himmet buyurulması bâbında
Tebyîz[11] (Belge Nu: 6)
(BOA, DH.İD.. / 129-1, 01 Cemaziyelevvel 1330)
Hıyanet
Üstüne Hıyanet
Aynı
günlerde dönemin Konya belediyesinin hıyaneti bununla da kalmaz. Konya’nın
hayırlı (!) evlatları Alâeddin Tepesi üzerinde yaptırdıkları kazılarla
çıkarttıkları abide mesabesindeki üstü yazılı koca koca taşları taşçılara
satarlar. Bu konuda da sözü yine arşiv belgelerine bırakıyoruz.
Alâeddin
Tepesi’nden çıkarılan kırk elli kadar tarihî sanat eserinin taşçılara
parçalattırılarak nakledildiği Konya Evkaf Müdürlüğünün Evkaf-ı Hümayun Nezaretine
ihbarı üzerine anılan nezaret de 06 Nisan 1911 tarihinde Dâhiliye Nezaretini
durumdan haberdar eder (Belge Nu. 7).
Konya
Maarif Müdürlüğünün de aynı minvaldeki ihbarı üzerine Maarif Nezareti de 12
Nisan 1911 tarihli dilekçesiyle Dâhiliye Nezaretini bilgilendirir (Belge Nu. 8).
Aynı
konuda Evkaf-ı Hümayun Nezaretinin Dâhiliye Nezaretine gönderdiği 15 Nisan 1911
tarihli ikinci dilekçe ise tam bir ibret vesikasıdır. Önemine binaen bu dilekçeye
aynen yer veriyoruz (Belge Nu. 9):
Hû
Nezâret-i Evkâf-ı
Hümâyûn
Tahrîrât Kalemi
Dâhiliyye Nezâret-i
Celîlesine
Hulâsa
Konya’da
Sultân Alâ’eddîn Tepesi hakkında
Aded
Umûmî: 17911
Husûsî: 18
Nâzır
bey efendi hazretleri
Muhâberât-ı
Umûmî Dâ’iresi Üçüncü Şu’besi ifâdesiyle vârid olan 27 Mart sene 327 târîhli ve
37037/5 umûmî/husûsî numerolu tezkire-i aliyye-i nezâret-penâhîleri cevabıdır Konya’da
kâ’in Sultân Alâ’eddîn Tepesi hakkında Evkâf müdîriyyetlerinden vâki’ olan iş’ârât
hukuk-ı evkâfıñ muhâfazası ve âsâr-ı atîkanıñ sıyâneti maksadına müstenid olub
evvelce de yazıldığı üzere işbu tepede birçok âsâr-ı atîka ve makbûleniñ medfûn
ve müzece sırası geldikce taharriyyât icrâsı musammem olarak ağac garsı ve
çiçekler yetişdirilmesi suretiyle belediyece tezyîninde be’is görülemezse de
hâl ve mevki’iniñ tağyîri câ’iz olmadığı Müze-i Hümâyûn Müdîriyyetiniñ cümle-i
iş’ârından olmasına ve mezkûr tepeden ihrâc kılınan âsâr-ı nefîseden taşcılara
parçalatdırılmakda ve nakledilmekde olduğu 24 Mart sene 327 [06 Nisan 1911]
târîhli ve 17446/15 umûmî/husûsî numerolu tezkire-i âcizîde beyân olunan kırk
elli parça kadar büyük ve yazılı taşlarıñ belediyece Hüseyin Efendi nâmında bir
taşcıya satılmış olduğu Evkâf Müdîriyyetiniñ iş’âr-ı âhîrinden añlaşılmasına nazaran
âsâr-ı atîka hakkında revâ görülen bu mu’âmele müdîriyyetiñ iş’âr-ı keyfiyyet
husûsundaki isti’câliniñ muhikk olduğunu te’yîd eylemekde ve mezkûr tepeniñ müze
müdîriyyetiniñ ifâdesi vechile ağaç ve çiçek garsiyle tezyîni kâbil ise de inşâ’at
muvâfık olamayacağı derkâr bulunmakda olmasile men’-i inşâ’at hakkında vilâyet-i
müşârünileyhâya evâmir-i lâzime i’tâsı husûsuna himem-i aliyye-i
nezâret-penâhîleriniñ masruf buyurulması temennî olunur efendim hazretleri fî
15 Rebî’ü’l-âhir sene 329 ve fî 2 Nisan sene 327
Evkâf Nâzırı
nâmına
Mu’âvin
Edhem[12]
Dâhiliye
Nezareti kendisine gelen bu ihbarlar sonucu 17 Nisan 1911 tarihinde Konya
Valiliğine aşağıdaki yazılı emri gönderir (Belge Nu. 10):
Dâhiliyye Nezâreti
Muhâberât-ı Umûmiyye Dâ’iresi
Evrâk Numerosu: 18/16
Târîh-i Tesvîd: fî 4 Nisan sene 327
Târîh-i Tebyîz: 5 …
Konya Vilâyet-i
Behiyyesine
Alâ’eddîn Tepesi’ne
dâ’ir
20
Mart sene 327 târîhli ve 36 numerolu tahrîrât-ı behiyyelerine cevâbdır birçok
âsâr-ı atîka ve makbûle medfûn olan Konya’da kâ’in Sultân Alâ’eddîn Tepesi’nden
kırk elli kadar yazılı taş belediyece bi’l-ihrâc Hüseyin Efendi nâmında bir taşçıya
satıldığı añlaşıldığından ve orada sırası geldikce müzece taharriyyât icrâsı
musammem ağaç garsı ve çiçekler yetişdirilmesi sûretiyle tezyîninde be’is yok
ise de birtâkım mebânî inşâsı muvâfık olamayacağından bâhisle gerek inşâ’at-ı
mezkûreniñ gerek icrâ edilen taharriyâtıñ men’i lüzûmu Ma’ârif ve Evkâf-ı Hümâyûn
nezâret-i celîleriniñ iş’âr cevâbları üzerine teblîğ olunur ol-bâbda[13]
(BOA,
DH.ID / 129-1, Cemaziyelevvel 1330/18 Nisan 1912)
Alâeddin
Tepesi’nde, üstelik şehrin belediyesince, acımasızca yapılan tarih tahribatı bu
emirle önlenmiştir önlenmesine de artık çok geçtir. Tepe, kâmilen temizlenmiş
(!), maziye dair en ufak bir kalıntı bırakılmamıştır.
Sonuç
Dersaadet’ten
gönderilen bütün yazılara göre XX. yüzyılın hemen başında Konya Belediyesinin Alâeddin
Tepesi üzerinde bir tarih ve medeniyet tahribatı yaptığı gün gibi apaçıktır. Son
tahlilde belediyenin, tepeyi ağaçlandırıp ortasına bir de sultan köşkü yaptırma
girişimi, yaptığı tahribatı gizleyecek bir kılıf olsa gerektir. Dönemin Konya
Vakıflar ve Maarif müdürlüklerinin cesaretli ve hayırhah duruşu belediyenin hıyanetini
gözler önüne serdirmiştir.
O
zamanki Konya Belediyesinin bu hıyaneti geç kalınmakla birlikte önlenmiş olsa
da ilerleyen yıllardaki şehir yöneticilerinin de Alâeddin Tepesi üzerindeki emellerinin
değiştiği söylenemez. Nitekim 1941 yılında yaptırılan Alâeddin Tepesi kazıları,
Konya İmar Müdürlüğünün tepe üzerinde, bazı yeni binaların kurulmasını
düşünmesi üzerine başlamıştır. Zamanın belediye idarecileri Alâeddin Tepesi’ni
uluorta bir tepe kabul edip, eski bir yerleşme yeri olamayacağını ileri
sürüyorlardı. Kazı heyeti tepe üzerinde ilk yaptığı yüzey araştırmalarında elde
ettiği dokümanlara dayanarak, buranın bir höyük olacağını kesin olarak
ilgililere bildirmiştir (Akok 1975: 217).
Ancak
Konya Belediyesinin 1946-1970 tarihleri arasında Alâeddin Tepesi ve çevresi
üzerine odaklanan, orduevi, sinema, halkevi, evlendirme ve düğün salonu, çay
bahçeleri,
ağaçlandırma-sulama ve zemin tesviye projeleri, asfalt-bordür döşeli araç ve yaya
yolları
düzenlemeleri ile Alâeddin Tepesi çevresinde kent içi ring niteliğindeki araç
yolu geçkisi
gibi yoğun imar ve altyapı faaliyetlerinin varlığı, 1941 yılında gerçekleştirilen
arkeolojik
araştırma sonuçlarının dikkate alınmadığını düşündürmektedir. Nitekim söz konusu
projelere
ek olarak, 1990 yılında Konya Belediyesi tarafından Alâeddin Tepesi çevresinde
ring
oluşturan hafif raylı sistem geçkisine ilişkin projenin, Konya Koruma
Kurulu’nun olumsuz
görüş ve kararlarına rağmen faaliyete geçirilmesi, kentsel bilgi birikim
sürecinin temel
kaynak alanı niteliğindeki arkeolojik miras varlığının -tamamen- gözden
çıkarıldığını ortaya
koymaktadır (Özcan-Yenice 2008: 5).
Kaynakça:
AKOK,
Mahmut (1975), “Konya Şehri İçindeki Alâeddin Tepesinde Türk Tarih Kurumu Adına
Yapılan Arkeolojik Kazıların Mimari Buluntuları”, TTK Belleten, C XXXIX,
S 154 (Nisan 1975), s. 217-224.
ATÇEKEN,
Zeki ([2009]), “Arşiv Belgelerine Göre Alâeddin Köşkü”, Konya Ansiklopedisi,
C I, s. 163-164.
ERAVŞAR,
Osman ([2009]), “Alâeddin Köşkünün Arkeolojik ve Sanatsal Değeri”, Konya Ansiklopedisi,
C I, s. 164-166.
KONYALI,
İbrahim Hakkı (1964), Âbideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi, Konya:
Yeni Kitap Basımevi.
ÖZCAN,
Koray-M. Serhat YENİCE (2008), “Arkeolojik Mirasın Sürdürülebilirliği: Koruma-Geliştirme
Stratejileri İçin Bir Yöntem Önerisi Konya Alâeddin Tepesi, Türkiye Örneği”, Uluslararası
İnsan Bilimleri Dergisi, C 5, S 1, s. 1-16.
YILDIRIM,
Mustafa (1997), “Konya’da Son Asırda Kaybolan Bazı Türk Yapıları”, Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı
Türk İslam Sanatları Bilim Dalı, (Doktora Tezi), Konya.
ZOROĞLU,
Levent K. ([2009]), “Alâeddin Tepesi”, Konya Ansiklopedisi, C I, s.
168-170.
[1]
Şerefeddin Türbesi ile Ulvi Sultan Mescidi ve Türbesi günümüzde Konya
Büyükşehir Belediyesi tarafından asıllarına uygun biçimde yeniden inşa
edilmişlerdir.
[2]
22 Safer 1325 [6 Nisan 1907] günü sabaha yakın müthiş bir gürültü ile eyvan
yerlere serilmişti. (İ. H. Konyalı’nın notu)
[3]
Mürekkep dağılması sebebiyle okunamamıştır. Yanı sıra Arşiv belgelerinde okunamayan
yerlerde de üç nokta (…) kullanılmıştır.
[4]
Mehmet Arifî Paşa (1857-1915): Adanalıdır. 1327/1909-1330/1912 yılları
arasında Konya valiliği yaptı. Anıt’taki Amberreis Camii onun zamanında inşa
edilmiştir (Daha geniş bilgi için bk. Konya Ansiklopedisi, C I, s.
256-257).
[5]
Günümüz Türkçesiyle:
Hû
Konya Valiliği
1
Sadrazamlığın
Koruyucusunun Yüce Makamına
Feyizli kökeni Osmanlı feyzi olan ve bununla beraber geçmiş
zamanlarda da özel bir tarihî değere sahip bulunan Konya şehrinin, şanlı bir övün
payı da uzun müddet Selçuklu sultanlarına saltanat merkezi olmasıdır. Mevki
olarak bir düzlük içinde varlığını gösteren Konya şehrinin, Hazret-i Mevlâna’nın
yüce dergâhından sonra en şerefli bir mevkii Selçuklu sultanlarının ekserisine
hayatlarında mesken ve bir kısmına ölümlerinde metfen olan Alâeddin Tepesi’dir.
Bu tepe Konya zemininden takriben on beş metre yüksek ve doğu tarafında bulunan
meşhur Selçuklu sarayı harabesiyle Birinci ve İkinci Sultan Alâeddin hazretlerinin
türbelerini bulundurarak, dikdörtgen biçiminde, tahminen otuz bin metre kare araziden
oluşmuştur ki sonradan Konya’ya akıtılan Çayırbağı suyu maksemi de onun üzerindedir.
Osmanlı tarihine tam bir ilintisi olan bu gönül süsleyen … [eserin!] böyle boş
bir hâlde kalmasını uygun görmeyen genel arzu, meşrutiyet sayesinde sevgili padişahımız
efendimiz hazretleriyle sadık tebaaları arasında temas ve şereflenme vasıtası olmak
üzere orada Hazine-i Hassa-i Şahane hesabına bir mükemmel koruluk ve üzerinde padişahımız
için bir köşk inşası merkezinde olup esasen Selçuklu saltanatının hayırlı bir
evladı Osmanlı’nın yüce saltanatı olmak dolayısıyla gösterilen arzuda olağanüstü
bir isabet görülerek durumun yüce sadrazamlığın koruyucusunun aracılıklarıyla yüce
eşiğe [saraya] arz edilmesi geçende toplanan belediye meclisinde kararlaştırılmakla
bu konuda Osmanlılık nişanının en eski müntesiplerinden olan Konyalıların bu suretle
de sevinç ve övünçten nasiplendirilmesi dilekçesine cesaret gösteririz. Bu konuda
emir ve ferman emir sahibi hazretlerinindir. 16 Mart 1911
Konya Valisi/mühür: Arifi
Naip/mühür: Âşir Defterdar/mühür:
… Sami Yazı İşleri Müdürü/mühür:
Dimitraki Müftü/mühür: Es-seyyid Ali
Rıza Ermeni Piskoposu: Dersaadet’te Üye/mühür: Ali Ramiz Üye/mühür: … Üye/mühür: … Koyunoğlu Üye/mühür: Ohannes
[6]
Bu sırada Konya belediye başkanı, görevini 1908 ila 1912 yılları arasında
sürdürmüş Arapkirli Mustafa Efendi’dir.
[7]
Günümüz Türkçesiyle:
Hû
Evkaf-ı Hümayun Nezareti
Yazı İşleri Kalemi
Sayı
Umumi 16789
Hususi 19
Özeti
Konya’da Alâeddin Tepesi hakkında
Eki
Sayı
Sadrazamlığın
Koruyucu Hazretlerinin Yüce Makamına
Aciz bendelerinin dilekçesidir
Konya’da bulunan Sultan Alâeddin Tepesi’ni belediye yönetimi kararıyla
bir bahçe hâline getirmek ve etrafını satmak üzere valilik tarafından yüce
sadrazamlığın koruyucusunun makamına durumun, yazıyla bildirildiği anlaşılmış bulunan
ve mezkûr mahallin bahçe hâline getirilmesine değil, bir taşının bile yerinden
kımıldamamasına müze müdürlüğünce uygun görülmeyeceği açık olduğundan bahis ile
durumun gereğinin yapılması hakkında Konya Vakıflar Müdürlüğünden gelen yazı
üzerine önceden gönderilen yazıya dayanılarak adı geçen müdürlükten alınan cevabi
tezkirede mahallî belediyenin bu konudaki teşebbüsü daha evvelce duyulması ve
mezkûr tepe Konya’nın en şerefli ve seçkin bir mahalli olmakla beraber güzel İslami
eserlerden Sultan Alâeddin Camii şerifiyle Selçuklu sultanlarının türbelerinin
orada bulunması ve bu tepede birçok eski ve güzel eserlerin gömülü bulunduğu, müzece
malum olup sıra geldikçe araştırma yapılması kararlaştırılmış olması hasebiyle oradan
bir karış yerin satılması ve bugünkü durumda eskisinin tamiri asla uygun
olmadığından müdahalenin önlenmesi hakkında gerekli durumun yapılması yüce Maarif
Nezaretine yazıldığı ve buranın ağaç dikilmesi ve çiçekler yetiştirilmesi suretiyle
belediyece tezyininde beis görülmez ise de harice satılmak ve durum ve mevkii değiştirilmek
gibi müdahalenin uygun görülemeyeceği bildirilmiş ve bu kere adı geçen
valiliğin vakıflar müdürlüğünden gelen yazıda mezkûr tepenin koruluğa dönüştürülmesi
ve merkezine bir köşk bina edilmesi il idare meclisinden sadrazamlığın
koruyucusunun yüce makamına yazıyla bildirildiği fıkrasını havi Konya’da yayımlanan
Meram gazetesinin bir nüshası gönderildiği bildirilmiş ve mezkûr mahal, Alâeddin
Camii şerifinin iç mekânı olup sekiz ay evvel belediye yönetiminin mezkûr mahalde
hafriyat yapacağı görülerek yasaklandığı ve belediye çıkarttığı gayet müzeyyen taşları
yollara döşenmek üzere kırdırdığı ve daha evvel de birçok tarihî eser bu suretle
feda edilmiş ve bu taşları mahallinde parçalamak için İtalyan barutuyla Alâeddin
Köşkü tabir olunan kıymetli bir binanın yıkıldığı ve bu defadaki teşebbüs camiin
asırlardan beri muhafaza edilmiş olan iç mekânını zapt etmek ve bir kısmına üç
beş ağaç dikildikten sonra binlerce metre kare bulunan muhitini satmaktan ibaret
bulunduğu yazıyla bildirilmiş olmasına ve ayrıntılı açıklamadan açıkça anlaşılması
sebebiyle belediyenin bu konudaki teşebbüsü eski eserler açısından uygun
görülmediği gibi vakıflar hukukunda da imkânsız bulunmasına nazaran Konya valiliğine
gereği biçimde hemen o kesin ve etkili emir verilmesi ve neticesinin emir ve bildirilmesi
tam bir önemle temenni olunur. Bu konuda emir ve ferman, emir sahibi hazretlerinindir.
Evkaf Nazırı namına
Muavin
bende
İbrahim Ethem
[8]
Günümüz Türkçesiyle:
Sadrazamlık Dairesi Yazı İşleri
Kalemi Şube/2
Müsvedde Tarihi: 26 Mart 1911
Temize Çekme Tarihi: 27 Mart
1911
Hû
Yüce Evkaf-ı
Hümayun Nezaretine
23 Mart 1911 tarihli ve 16789/19 sayılı yüce tezkirelerine cevaptır.
Konya şehrinin en şerefli mevkilerinden sayılan Sultan İkinci Alâeddin’in
muntazam bir camii ile Selçuklu sultanlarından bazı zatın türbelerini ve bir saray
harabesini muhtevi olarak otuz bin metre kare araziden oluşan Alâeddin Tepesi’nin
Hazine-i Hassa-i Şahane hesabına bir koruluk hâline getirilmesi
ve üzerine bir sultan köşkü inşası hakkında Konya Vilayeti İdare Meclisinden gelen
belgenin sureti eklenerek devletlilerinin makamına gönderilip yüce Maarif Nezaretinin
mütalaası da istenilmiştir. Oluşacak yüce değerlendirmelerinin de bildirilmesine
himmet…
[9]
Günümüz Türkçesiyle:
Sadrazamlık
Dairesi Yazı İşleri Kalemi Şube/2
Evrak Sayısı: 38/53
Müsvedde Tarihi: 14 Mayıs
1911
Temize Çekme Tarihi: 15 Mayıs
1911
Hû
Yüce Hazine-i
Hassa-i Şahane Müdürlüğüne
Konya’da bulunan Alâeddin Tepesi’nin Hazine-i Hassa-i Şahane hesabına
koruluk hâline getirilmesiyle orada bir sultan köşkü inşası Konya Vilayeti İdare
Meclisinden belge ile bildirilmesi üzerine yüce Evkaf-ı Hümayun ve Maarif Nezaretlerinden
görüşleri sorulmuştu. Adı geçen iki nezaretten birine cevaben gelen 3 Nisan 1911
ve 9 Mayıs 1911 tarihli ve 17280/38 ve 2763/53 sayılı iki ayrı tezkire ekli
olarak müdürlüğünüz makamına gönderilmekle anlamlarına nazaran oluşacak yüce
değerlendirmelerinin de bildirilmesine ve tezkirelerin iadesine himmet…
[10]
Günümüz Türkçesiyle:
Hû
Maarif-i Umumiye Nezareti
Yazı İşleri Kalemi
Sayı
Hususi: 7
Umumi: 418
Yüce Dâhiliye
Nezaretine
Devletli efendim hazretleri
Konya’da Sultan Alâeddin Tepesi’nin, belediye yönetimi kararıyla
bahçe hâline getirilmek ve etrafı satılmak üzere bulunduğu haber alındı. Mezkûr
tepe Konya’nın en önemli ve şerefli bir mahalli olduğu gibi Sultan Alâeddin’in,
İslami eski eserler açısından gayet makbul bir camii şerifi ile Selçuklu
sultanlarının türbesi orada mevcut olmak ve bununla beraber mezkûr tepede birçok
nadir ve eski eserin medfun bulunduğu şimdiye kadar çıkanlarla sabit olup
bunların sırası geldikçe araştırılıp çıkarılması kararlaştırılmış olması hasebiyle
oradan bir karış yerin bile satılması uygun olmadığına dayanılarak girişilen
olayın önlenmesi için valiliğe tebligat yapılmasının yüce nazırlığın koruyucusunun
makamlarına bildirilmesiyle beraber bu işe hem müzenin hem de yüce Evkaf-ı Hümayun
Nezaretinin alakadar bulunduğuna binaen adı geçen nezarete de malumat verilmesi
müze müdürlüğünden bildirilmiş ve icabı yapılmış olmakla o konuda emir ve ferman
emir sahibi hazretlerinindir.
Maarif-i Umumiye Nazırı
İsmail Hakkı
[11]
Günümüz Türkçesiyle:
Dâhiliye
Nezareti Genel Haberleşmeler Dairesi Şube
3/233
Evrak Sayısı: 7
Müsvedde Tarihi: 25 Mart 1911
Temize Çekme Tarihi: 26 [Mart
1911]
Konya Valiliğine
“Özeti”
(Eski eserin tahripten korunması hakkında telgraf 1)
Konya’da bulunan Sultan Alaeddin Tepesi belediye yönetimi kararıyla
bir bahçe hâline getirilmek ve etrafındaki arazinin satılmak istenileceği ve hatta
bu konuda değerli valiliklerinden yüce sadrazamlık makamına müracaat vuku
bulduğu ve belediye yönetimince oralarda hafriyat yapılarak çıkarılan süslemeli
taşların barutla parçalanarak yollara döşendiği ve barutun tesiriyle Alâeddin namındaki
kıymetli bir köşkün harap olduğu vakanın bildirilmesiyle anlaşıldığından bahis ile
eski eserler ve vakıflar hukuku açısından uygun olmayan girişimler ve yıkım
olayına son verilmesi hakkında bazı ifadeleri havi yüce Evkaf-ı Hümayun Nezaretinden
alınan tezkirenin sureti eklenerek valilik makamına gönderilmiştir. İçindekilere
ve eski eserlerin varlığının korunması, vakfa dair önce ve sonra vuku bulan tebligata
nazaran durumun gereğinin yapılmasına, durumun yazıyla bildirilmesine himmet
buyurulması hususunda…
Temize çekilmiştir.
[12]
Günümüz Türkçesiyle:
Hû
Evkaf-ı Hümayun Nezareti
Yazı İşleri Kalemi
Yüce Dâhiliye
Nezaretine
Özü
Konya’da Sultan Alâeddin Tepesi hakkında
Sayı
Genel: 17911
Özel: 18
Nâzır bey efendi hazretleri
Umumi Muhaberat Dairesi Üçüncü Şubesi ifadesiyle ulaşan 09
Nisan 1911 tarihli ve 37037/5 genel/özel sayılı nazırlığın koruyucusunun yüksek
dilekçeleri cevabıdır. Konya’da bulunan Sultan Alâeddin Tepesi hakkında [Konya]
Vakıflar Müdürlüğünden gelen yazılar, vakıflar hukukunun muhafazası ve eski
eserlerin korunması maksadına ilişkin olup evvelce de yazıldığı üzere bu tepede
birçok eski ve değerli eserin toprağa gömülü olduğu müzece sırası geldikçe araştırılma
yapılması kararlaştırılmış olarak ağaç dikilmesi ve çiçekler yetiştirilmesi suretiyle
belediyece tezyininde beis görülemezse de hâl ve mevkiinin değiştirilmesi uygun
olmadığı Müze-i Hümayun Müdürlüğünün yazıları cümlesinden olmasına ve mezkûr
tepeden çıkarılan güzel sanat eserlerinin taşçılara parçalattırılmakta ve
nakledilmekte olduğu 06 Nisan 1911 tarihli ve 17446/15 genel/özel sayılı acizlerinin
dilekçesinde beyan olunan kırk elli parça kadar büyük ve yazılı taşın belediyece
Hüseyin Efendi namında bir taşçıya satılmış olduğu Vakıflar Müdürlüğünün önceki
yazılarından anlaşılmasına nazaran eski eserler hakkında reva görülen bu muamele,
müdürlüğün durumun bildirilmesi hususundaki aceleciliğinin doğruluğunu teyit
eylemekte ve mezkûr tepenin müze müdürlüğünün ifadesi üzerine ağaç ve çiçek dikilerek
süslenmesi kabil ise de inşaat uygun olamayacağının aşikâr olmasıyla inşaatın
yasaklanması hakkında adı geçen valiliğe gerekli emirlerin verilmesi hususuna nezaretin
koruyucusunun yüce himmetlerinin sarf buyurulması temenni olunur efendim
hazretleri. 15 Nisan 1911
Evkaf Nâzırı namına
Muavin
Edhem
[13]
Günümüz Türkçesiyle:
Dâhiliye
Nezareti Umumi Muhaberat Dairesi
Evrak Sayısı: 18/16
Karalama Tarihi: 17 Nisan 1911
Temize Çekme Tarihi: 18 [Nisan 1911]
Değerli Konya
Valiliğine
Alâeddin Tepesi’ne dair
02 Nisan 1911 tarihli ve 36 sayılı değerli yazılarına cevaptır.
Birçok eski ve değerli eserin gömülü olduğu Konya’da bulunan Sultan Alâeddin
Tepesi’nden kırk elli kadar yazılı taş belediyece çıkartılarak Hüseyin Efendi namında
bir taşçıya satıldığı anlaşıldığından ve orada sırası geldikçe müzece araştırma
yapılması kararlaştırılmış; ağaç dikilmesi ve çiçekler yetiştirilmesi suretiyle
süslenmesinde sakınca yok ise de birtakım binalar inşası uygun olamayacağından bahisle
gerek anılan inşaatın gerek yapılan araştırmanın yasaklanması lüzumu Maarif ve
Evkaf-ı Hümayun yüce nezaretlerinin yazılı cevapları üzerine tebliğ olunur. O
konuda…